Anadolu Sürat Katarında yemekli vagonda 24'ü 10 geçiyordu saat.
Yemekli vagonda üç kişiydiler :
Garson Mustafa, Metrdotel ve Aşçıbaşı Mahmut Aşer.
Oturmuşlardı birinci masaya,
oraya büyüklerden insan oturmuştu bir saat önce.
Masaların beyaz örtüleri kaldırılmıştı.
Kırmızı abajurlar sönmüştü,
şimdi sadece eski kumaş parçalarıydılar.
Terkedilmiş bir meyhane kokuyordu.
Ve Garson Mustafa
destanı okuyordu:
922 SENESi AGUSTOS AYI
ve
HİKA YEİ KADlNLARlMIZ
ve
ALTI AGUSTOS EMRi
ve
HiKA YEi BİR ALETLE BİR İNSAN KADINLARIMIZ”
Sordu Aşçıbaşı Mahmut Aşer :
« Burda mı kaldıktı, yavrum?»
“- Evet.
Hikayei Mustafa Suphi ve Arkadaşları'nı okuduk en son,
sonra burası geliyor.»
“- Peki öyleysem, oku.”
“- Okuyorum:
922 SENESi AGUSTOS AYI
ve
HİKA YEİ KADlNLARlMIZ
ve
ALTI AGUSTOS EMRi
ve
HiKA YEi BİR ALETLE BİR İNSAN KADINLARIMIZ”
Sordu Aşçıbaşı Mahmut Aşer :
« Burda mı kaldıktı, yavrum?»
“- Evet.
Hikayei Mustafa Suphi ve Arkadaşları'nı okuduk en son,
sonra burası geliyor.»
“- Peki öyleysem, oku.”
“- Okuyorum:
Ayın altında kağnılar gidiyordu.
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.
Toprak öyle bitip tükenmez.
dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişmeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzlerbaşka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık, kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarındave ayakları altında akan
toprak
Gece aydınlık ve sıcaktoprak
ve topraktı .
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölenanamız, avradımız, yarimiz
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımızve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar
şimdi ayın altındabizim kadınlarımız
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar oynuyordu.
Ve ayın altında kağnılaryürüyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.
×