Originale | TURCO / TURKISH - Lyricstranslate |
LA GUERRA DI PIERO | Piero'nun savaşı |
| |
Dormi sepolto in un campo di grano | Bir buğday tarlasına gömülü, uyuyorsun, |
non è la rosa non è il tulipano | gül değil, lale değil, |
che ti fan veglia dall'ombra dei fossi, | nöbetini tutan çukurların gölgesinde, |
ma sono mille papaveri rossi. | binbir kırmızı gelincik. |
| |
«Lungo le sponde del mio torrente | “Kıyıları boyunca ırmağımın, |
voglio che scendan i lucci argentati, | gümüş rengi turnabalıkları yüzsün isterim, |
non più i cadaveri dei soldati | askerlerin cesetleri değil artık, |
portati in braccio dalla corrente.» | akıntının kucaklayıp taşıdığı”. |
| |
Così dicevi ed era d'inverno | Böyle diyordun, kıştı mevsim |
e come gli altri verso l'inferno | ve, ötekiler gibi, cehenneme doğru |
te ne vai triste come chi deve | giderken üzgündün, çaresiz; |
il vento ti sputa in faccia la neve. | rüzgâr karı savuruyordu yüzüne. |
| |
Fermati Piero, fermati adesso | Dur, Piero, dur şimdi! |
lascia che il vento ti passi un po' addosso, | Bırak rüzgâr geçsin biraz üzerinden, |
dei morti in battaglia ti porti la voce, | savaşta ölenlerin sesini getirsin sana: |
chi diede la vita ebbe in cambio una croce. | Canını veren, haç nişanı aldı karşılığında. |
| |
Ma tu non lo udisti e il tempo passava | Ama sen işitmedin ve zaman geçiyordu, |
con le stagioni a passo di giava | hızla geçen mevsimlerle birlikte |
ed arrivasti a varcar la frontiera | ve sonunda ulaştın sınırı geçeceğin yere |
in un bel giorno di primavera. | güzel bir bahar gününde. |
| |
E mentre marciavi con l'anima in spalle | Şevkle yürürken yolunda, |
vedesti un uomo in fondo alla valle | vadide bir adam gördün, |
che aveva il tuo stesso identico umore | hali senin halin gibiydi tıpkı, |
ma la divisa di un altro colore. | ama rengi farklıydı üstündeki üniformanın. |
| |
Sparagli Piero, sparagli ora | Ateş et, Piero, ateş et şimdi! |
e dopo un colpo sparagli ancora | Bir el ateşten sonra bir el daha, |
fino a che tu non lo vedrai esangue, | görünceye kadar cansız |
cadere in terra a coprire il suo sangue. | yerde yattığını, kendi kanını örterek. |
| |
«E se gli sparo in fronte o nel cuore | “Alnına ya da kalbine ateş edersem, |
soltanto il tempo avrà per morire | ölecek kadar vakti olur yalnızca, |
ma il tempo a me resterà per vedere | ama bana da vakit kalır |
vedere gli occhi di un uomo che muore.» | ölen bir adamın gözlerini görecek kadar”. |
| |
E mentre gli usi questa premura | Ve sen ona böyle hassas yaklaşırken, |
quello si volta ti vede ha paura | o dönüyor, seni görüp korkuyor, |
ed imbracciata l'artiglieria | silahına sarılıyor, |
non ti ricambia la cortesia. | aynı nezaketi göstermiyor sana. |
| |
Cadesti a terra senza un lamento | İniltisiz düşüverdin yere |
e ti accorgesti in un solo momento | ve kısacık bir anda fark ettin, |
che il tempo non ti sarebbe bastato | yeterince vaktinin olmayacağını |
a chieder perdono per ogni peccato. | her günahın için bağış dilemeye. |
| |
Cadesti a terra senza un lamento | İniltisiz düşüverdin yere |
e ti accorgesti in un solo momento | ve kısacık bir anda fark ettin, |
che la tua vita finiva quel giorno | hayatının o gün sona erdiğini |
e non ci sarebbe stato ritorno. | ve bir geri dönüşün olmayacağını. |
| |
«Ninetta mia, crepare di Maggio | “Ninetta’m, Mayısta ölmek için |
ci vuole tanto troppo coraggio. | çok ama çok cesur olmak gerek. |
Ninetta bella, dritto all'inferno | Güzel Ninetta, doğrudan cehenneme |
avrei preferito andarci in inverno.» | gitmeyi yeğlerdim bir kış ayında”. |
| |
E mentre il grano ti stava a sentire | Ve buğday durmuş seni dinlerken, |
dentro le mani stringevi il fucile, | iki elinle sımsıkı kavramışsın tüfeğini, |
dentro la bocca stringevi parole | ağzında hapsetmişsin |
troppo gelate per sciogliersi al sole. | güneşte erimeyecek kadar buz kesmiş sözleri. |
| |
Dormi sepolto in un campo di grano | Bir buğday tarlasına gömülü, uyuyorsun, |
non è la rosa non è il tulipano | gül değil, lale değil, |
che ti fan veglia dall'ombra dei fossi | nöbetini tutan çukurların gölgesinde, |
ma sono mille papaveri rossi. | binbir kırmızı gelincik. |