Lingua   

Yaşamaya dair

Nâzım Hikmet
Pagina della canzone con tutte le versioni


OriginaleTraduzione inglese di Fatih Akgül su Turkish Language Class
YAŞAMAYA DAIRON LIVING
I
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
I
Living is no joke,
you must live with great seriousness
like a squirrel for example,
I mean expecting nothing except and beyond living,
I mean living must be your whole occupation.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
You must take living seriously,
I mean to such an extent that,
for example your arms are tied from your back, your back is on the wall,
or in a laboratory with your white shirt, with your huge eye glasses,
you must be able to die for people,
even for people you have never seen,
although nobody forced you to do this,
although you know that
living is the most real, most beautiful thing.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından.
I mean you must take living so seriously that,
even when you are seventy, you must plant olive trees,
not because you think they will be left to your children,
because you don't believe in death although you are afraid of it
because, I mean, life weighs heavier.
II
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
II
Suppose we're very sick, in need of surgery,
I mean, there is the possibility that
we will never get up from the white table.
although it is impossible not to feel the grief of passing away somewhat too soon
we will still laugh at the funny joke being told,
we will look out of the window to see if it's raining,
or we will wait impatiently
for the latest news from agencies.
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Suppose, for something worth fighting for,
suppose we are on the battlefield.
Over there, in the first attack, on the first day
we may fall on the ground on our face.
We will know this with a somewhat strange grudge,
but we will still wonder like crazy
the result of the war that will possibly last for years.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Suppose we are in the jail,
age is close to fifty,
supose there are still eighteen years until the iron door will open.
Still, we will live with the outer world,
with the people, animals, fights and winds
I mean, with the outer world beyond the walls.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
I mean, however and wherever we are
we must live as if there is no death...
III
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
III
This earth will cool down,
a star among all the stars,
one of the tiniest,
I mean a grain of glitter in the blue velvet,
I mean this huge world of ours.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
This earth will cool down one day,
not even like a pile of ice
or like a dead cloud,
it will roll like an empty walnut
in the pure endless darkness.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için…
You must feel the pain of this now,
You must feel the grief right now.
You must love this world so much
to be able to say "I lived"...


Pagina della canzone con tutte le versioni

Pagina principale CCG


hosted by inventati.org