Cuando mi hijo nació
Los AguavivaTrovo questa traduzione inglese su di un numero della The Ameri... | |
DOÐUM Anasý bir oðlancýk doðurdu bana; kaþsýz, sarý bir oðlan, masmavi kundaðýnda yatan bir nur topu, üç kilo aðýrlýðýnda. Benim oðlan dünyaya geldiði zaman, çocuklar doðdu Korede, sarý ay çiçeðine benziyorlardý. Makartýr kesti onlarý, gittiler ana sütüne bile doymadan Benim oðlan dünyaya geldiði zaman, çocuklar doðdu Yunan zindanlarýnda, babalarý kurþuna dizilmiþ. Bu dünyada ilk görülecek þey diye demir parmaklýðý gördüler. Benim oðlan dünyaya geldiði zaman çocuklar doðdu Anadoluda, mavi gözlü, kara gözlü, elâ gözlü bebeklerdi. Bitlendiler doðar doðmaz kim bilir kaçý sað kalýr mucize kabilinden. Benim oðlan benim yaþýma bastýðý zaman, ben bu dünyada olmýyacaðým, ama harikulâde bir beþik olacak dünya, siyah, beyaz, sarý bütün çocuklarý sallýyan mavi atlas döþekli bir beþik. | THE BIRTH My wife bore me a little boy: blond, no eyebrows, wrapped in a blue blanket, a ball of light weighing seven pounds. When my son came into the world, children were born in Korea like yellow sunflowers. MacArthur cut them down before they'd had their fill of their mothers' milk. When my son came into the world, children were born in Greek prisons, their fathers shot by firing squads. The first thing they saw in this world were iron bars. When my son came into the world, children were born in Anatolia blue-eyed, black-eyed, hazel-eyed babies. They got lice the minute they were born. Who knows how many of them will survive by some miracle? When my son reaches my age, I won't be in this world, but the world will be a wonderful cradle, rocking all children black, white, and yellow on its globe-blue satin cushion |