Language   

Κόκκινη βροχή (Nesini söyleyim)

Maria Farandouri / Mαρία Φαραντούρη
Back to the song page with all the versions


Nesini Söyleyim di Âşık Serdarî
PIOGGIA ROSSA

Ho spento le luci dietro la mia vita.
Ho chiuso la porta, serrandola a chiave.
Chi si misurerà con domande oscure,
chi si ferirà.

Trovami il motivo di tanti anni di violenza
per una briciola di terra, pioggia rossa,
la disperazione diventa rabbia
ed estremo sacrificio, nascondi il bambino.

Non chiedermi di chi è la colpa, ormai è troppo tardi.
Il fiume scorre in mezzo ai fuochi.
La vostra predestinazione ci brucia, ci governa
e ci avversa.

La nostra antica piaga non guarirà
fammi una promessa che abbiamo perso,
solo qualche miracolo ci darà misericordia.

Trovami il motivo di tanti anni di violenza
per una briciola di terra, pioggia rossa,
la disperazione diventa rabbia
ed estremo sacrificio, salva il bambino
NESINI SÖYLEYİM

Nesini söyleyim canım efendim
Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim
Arzuhal eylesem deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim

Sefil ireçberin tebdili şaştı
Borç kemalin buldu boynundan aştı
İntikal parası binleri geçti
Dahi doğrulamaz belimiz bizim

Ehl-i fukaranın yüzü soğuktur
Yıl perhizi tutmuş içi kovuktur
İneği davarı iki tavuktur
Bundan gayrı yoktur malımız bizim

Çok dilek diledim kabul olmadı
Şu yalan dünyada yüzüm gülmedi
Hiç kimseye emniyetim kalmadı
Açılmadan soldu gülümüz bizim

Şu yalan dünyada hoş olamadım
Borçludan bir kere baş alamadım
Şu küçük öküze eş bulamadım
Söylemeden aciz dilimiz bizim

Zenginin sözüne beli diyorlar
Fukara söylerse deli diyorlar
Zamane şeyhine veli diyorlar
Gittikçe çoğalır delimiz bizim

Fukara halını kimse sormuyor
Ehl-i diyanetin yüzü gülmüyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim

Evlat da babanın sözün tutmuyor
Açım diye çift sürmeye gitmiyor
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor
Başımıza bela dölümüz bizim

Reçberin sanatı bir arpa tahıl
Havasın bulmazsa bitmiyor pahıl
Tecelli olmazsa neylesin akıl
Hep yokuşa sarar yolumuz bizim

Sekiz ay kışımız dört ay yazımız
Açlığından telef oldu bazımız
Kasım demeden buz tutar özümüz
Mayısta çözülür gölümüz bizim

Tahsildarlar çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Döşeği yorganı mezatta gezer
Hasırdan serilir çulumuz bizim

Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıda eder keteli çörek
Fukaraya sordum size ne gerek?
Düğürcük çorbası balımız bizim

Bir aşka geldik de biz bunu dedik
Üç yüz üç senesi bir sille yedik
Her nereye varsan sahipsiz gedik
Kime arz olacak halımız bizim

Açlıktan benzimiz sarardı soldu
Ağlamaktan gözümüze kan doldu
Üç yüz üç senesi bir afet oldu
Dördü bir okkadır dolumuz bizim

Her daim doğrudur aşığın sözü
Kör olsun düşmanın görmesin gözü
Bir parça seyredi istibdat sözü
Geçer mi düşmandan kinimiz bizim

Açılmadı ikbâlimiz bahtımız
Şen olsun İstanbul pâyitahtımız
Tevellüt ellidir geçti vaktimiz
Nöbetin gözlüyor salımız bizim

Serdarî halimiz böyle n’olacak
Kısa çöp uzundan hakkın alacak
Mamurlar yıkılıp viran olacak
Akibet dağılır ilimiz bizim.


Back to the song page with all the versions

Main Page

Note for non-Italian users: Sorry, though the interface of this website is translated into English, most commentaries and biographies are in Italian and/or in other languages like French, German, Spanish, Russian etc.




hosted by inventati.org