Karlı kayın ormanında
Yürüyorum geceleyin
Efkarlıyım, efkarlıyım
Elini ver nerde elin
Memleket mi yıldızlar mı
Gençliğim mi daha uzak
Kayınların arasında
Bir pencere sarı sıcak
Ben ordan geçerken biri
Amca dese gir içeri
Girip yerden selamlasa
Hane içindekileri
Yedi tepeli şehrimde
Bıraktım gonca gülümü
Ne ölümden korkmak ayıp
Ne de düşünmek ölümü
Yürüyorum geceleyin
Efkarlıyım, efkarlıyım
Elini ver nerde elin
Memleket mi yıldızlar mı
Gençliğim mi daha uzak
Kayınların arasında
Bir pencere sarı sıcak
Ben ordan geçerken biri
Amca dese gir içeri
Girip yerden selamlasa
Hane içindekileri
Yedi tepeli şehrimde
Bıraktım gonca gülümü
Ne ölümden korkmak ayıp
Ne de düşünmek ölümü
Contributed by Flavio Poltronieri - 2019/3/31 - 17:52
Language: Italian
Versione italiana di Flavio Poltronieri
IN UN BOSCO DI BETULLE INNEVATE
In un bosco di betulle innevate
cammino di notte
sono in ansia, sono in ansia
dammi la mano, dov'è la tua mano?
Il paese, le stelle,
la mia giovinezza sono lontani
tra le betulle
vedo una finestra gialla, calda
E se mentre passo di là qualcuno dicesse:
“Entra zietto”
e se salutassi e entrassi
dentro le famiglie
Nella mia città natale dai sette colli
ho lasciato il mio bocciolo di rosa
non c'è da vergognarsi ad aver paura di morire
e nemmeno a pensare alla morte
In un bosco di betulle innevate
cammino di notte
sono in ansia, sono in ansia
dammi la mano, dov'è la tua mano?
Il paese, le stelle,
la mia giovinezza sono lontani
tra le betulle
vedo una finestra gialla, calda
E se mentre passo di là qualcuno dicesse:
“Entra zietto”
e se salutassi e entrassi
dentro le famiglie
Nella mia città natale dai sette colli
ho lasciato il mio bocciolo di rosa
non c'è da vergognarsi ad aver paura di morire
e nemmeno a pensare alla morte
Contributed by Flavio Poltronieri - 2019/3/31 - 19:00
Language: Turkish
Testo originale di Hikmet di 13 quartine
KARLI KAYIN ORMANINDA
Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?
Ayışığı renginde kar,
keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?
Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı, sıcak.
Ben ordan geçerken biri :
"Amca, dese, gir içeri."
Girip yerden selâmlasam
hane içindekileri.
Eski takvim hesabıyle
bu sabah başladı bahar.
Geri geldi Memed'ime
yolladığım oyuncaklar.
Kurulmamış zembereği
küskün duruyor kamyonet,
yüzdüremedi leğende
beyaz kotrasını Memet.
Kar tertemiz, kar kabarık,
yürüyorum yumuşacık.
Dün gece on bir buçukta
ölmüş Berut, tanışırdık.
Bende boz bir halısı var
bir de kitabı, imzalı.
Elden ele geçer kitap,
daha yüz yıl yaşar halı.
Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.
En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak :
Öleceğimizi bilip
öleceğimizi mutlak.
Memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı?
Geceleyin, karlı kayın
ormanında yürüyorum.
Karanlıkta etrafımı
gündüz gibi görüyorum.
Şimdi şurdan saptım mıydı,
şose, tirenyolu, ova.
Yirmi beş kilometreden
pırıl pırıldır Moskova...
Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?
Ayışığı renginde kar,
keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?
Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı, sıcak.
Ben ordan geçerken biri :
"Amca, dese, gir içeri."
Girip yerden selâmlasam
hane içindekileri.
Eski takvim hesabıyle
bu sabah başladı bahar.
Geri geldi Memed'ime
yolladığım oyuncaklar.
Kurulmamış zembereği
küskün duruyor kamyonet,
yüzdüremedi leğende
beyaz kotrasını Memet.
Kar tertemiz, kar kabarık,
yürüyorum yumuşacık.
Dün gece on bir buçukta
ölmüş Berut, tanışırdık.
Bende boz bir halısı var
bir de kitabı, imzalı.
Elden ele geçer kitap,
daha yüz yıl yaşar halı.
Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.
En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak :
Öleceğimizi bilip
öleceğimizi mutlak.
Memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı?
Geceleyin, karlı kayın
ormanında yürüyorum.
Karanlıkta etrafımı
gündüz gibi görüyorum.
Şimdi şurdan saptım mıydı,
şose, tirenyolu, ova.
Yirmi beş kilometreden
pırıl pırıldır Moskova...
Contributed by Riccardo Gullotta - 2025/8/29 - 11:55
Language: Italian
Le integrali tredici quartine della poesia che fu composta dall'immenso Hikmet il 14 marzo 1956 a Peredelkino, sud-ovest di Mosca, villaggio di dace dei letterati russi.
- trad. Flavio Poltronieri -
- trad. Flavio Poltronieri -
In un bosco di betulle innevate
cammino di notte
sono in ansia, sono in ansia
dammi la mano, dov'è la tua mano?
La neve è dipinta al chiaro di luna,
i miei stivali di feltro pesano.
Nell'intimo mi eccheggia un sibilo
dove mi chiama?
Il paese, le stelle,
la mia giovinezza sono lontani
tra le betulle
vedo una finestra gialla, calda
E se mentre passo di là qualcuno dicesse:
“Entra zietto”
e se salutassi e entrassi
dentro le famiglie
Secondo il vecchio lunario
stamattina è iniziata la primavera.
Sono tornati al mittente i giocattoli
che ho spedito al mio Mehmet
Il camioncino dalla molla scarica
si arresta risentito,
il suo candido cutter nel catino
Mehmet non ha potuto lasciarlo galleggiare
Neve pulita, neve gonfia,
un cammino morbido.
Alle undici e mezza di ieri notte
è morto Berut, ci conoscevamo
Ho un tappeto suo color terra chiara
e un suo libro con l'autografo.
Passerà di mano in mano
e il tappeto vivrà cent'anni
Nella mia città natale dai sette colli
ho lasciato il mio bocciolo di rosa
non c'è da vergognarsi ad aver paura di morire
e nemmeno a pensare alla morte
E' la nostra forza più strana,
vivere è da eroi:
la coscienza di morire
che moriremo, assolutamente
E' più distante il Paese,
la gioventù o le stelle?
Bayramoğlu, Bayramoğlu, (suo amico e traduttore)
al di là della morte ci sono villaggi?
Cammino durante la notte
tra betulle coperte di neve.
Nel buio che mi circonda
vedo come fosse giorno
In questo punto avevo girato di qua?
Macadam, strada ferrata, pianura.
Lontana venticinque chilometri
la splendente Mosca...
cammino di notte
sono in ansia, sono in ansia
dammi la mano, dov'è la tua mano?
La neve è dipinta al chiaro di luna,
i miei stivali di feltro pesano.
Nell'intimo mi eccheggia un sibilo
dove mi chiama?
Il paese, le stelle,
la mia giovinezza sono lontani
tra le betulle
vedo una finestra gialla, calda
E se mentre passo di là qualcuno dicesse:
“Entra zietto”
e se salutassi e entrassi
dentro le famiglie
Secondo il vecchio lunario
stamattina è iniziata la primavera.
Sono tornati al mittente i giocattoli
che ho spedito al mio Mehmet
Il camioncino dalla molla scarica
si arresta risentito,
il suo candido cutter nel catino
Mehmet non ha potuto lasciarlo galleggiare
Neve pulita, neve gonfia,
un cammino morbido.
Alle undici e mezza di ieri notte
è morto Berut, ci conoscevamo
Ho un tappeto suo color terra chiara
e un suo libro con l'autografo.
Passerà di mano in mano
e il tappeto vivrà cent'anni
Nella mia città natale dai sette colli
ho lasciato il mio bocciolo di rosa
non c'è da vergognarsi ad aver paura di morire
e nemmeno a pensare alla morte
E' la nostra forza più strana,
vivere è da eroi:
la coscienza di morire
che moriremo, assolutamente
E' più distante il Paese,
la gioventù o le stelle?
Bayramoğlu, Bayramoğlu, (suo amico e traduttore)
al di là della morte ci sono villaggi?
Cammino durante la notte
tra betulle coperte di neve.
Nel buio che mi circonda
vedo come fosse giorno
In questo punto avevo girato di qua?
Macadam, strada ferrata, pianura.
Lontana venticinque chilometri
la splendente Mosca...
Contributed by Flavio Poltronieri - 2025/8/30 - 09:09
Language: Turkish
Riduzione teatrale eseguita al Rumeli Hisar di Istanbul nel 2002, centenario della nascita di Hikmet. L’attore è Genco Erkal, attivista politico scomparso l’anno scorso
Karlı Kayın Ormanında
Karlı Kayın Ormanında
KARLI KAYIN ORMANINDA
o yar sana dedi bana kalsana dedi bana
gülsene dedi bana bu Ölsene dedi bana
geldim kaldım güldüm öldüm
cellatlar girdi araya bir yandan oyun
etti bana bu mendebur Yürek iş nasip
olmayacak Mehmedim yavrum Seni bir daha
görmek görmekten onun korkmuyorum Fakat
ne de olsa iş Arasında bazen irkilip
ansızım Yahu yalnızlığında uyku
öncesinin günleri saymak biraz zor
dünyaya Doymak olmuyor Mehmet Doymak
olmuyor
Mehmet dünyada kiracı gibi değil
yazdığına gelmiş gibi de değildir yaşa
dünyada babanın evimmiş gibi tohuma
Toprak Denize İnana insana Hepsinden
önce bulutu makinayı kitabı Sev insanı
Hepsinden önce kuruyan dalın Zen
yıldızın Hakan Yıldız'ın duyduk ederim
bu mavisinden önce de insanın
sevindirsin seni cümlesi nimetlerin
sevindirsin seni karanlık ve aydınlık
sevindirsin seni dört mevsim ama
Hepsinden önce insan sevindirsin seni
damat memleketten
içinde bir şirin memlekettir Türkiye
bizim memleket insanı da su katılmamıştı
çalışkandır bir hiçtir ama dehşetle
fakir çekmiş çekiyor millet Lakin güzel
gelecek sonu Mehmet ben dilimden
türkülerinden tuzundan ekmeğimden uzakta
ana Hasret Sana Hasret mi yoldaşlarım a
halkıma Hasret öleceğim Lakin güzel
gelecek sonu
o yar sana dedi bana kalsana dedi bana
gülsene dedi bana bu Ölsene dedi bana
geldim kaldım güldüm öldüm
Karlı Kayın Ormanında gece efkarım var
bu yarıyor Hey Elif biberlerde rüyamdan
bu yarıyor Hey Elif biberlerde rüyamdan
cellatlar girdi araya bir yandan oyun
etti bana bu mendebur Yürek iş nasip
olmayacak Mehmedim yavrum Seni bir daha
görmek görmekten onun korkmuyorum Fakat
ne de olsa iş Arasında bazen irkilip
ansızım Yahu yalnızlığında uyku
öncesinin günleri saymak biraz zor
dünyaya Doymak olmuyor Mehmet Doymak
olmuyor
bin leke yıldız yıldız mı
bu çilekli mi daha usak kayınların
arasında bir Bence kayıt bir Bence
bu çilekli mi daha usak kayınların
arasında bir Bence kayıt bir Bence
Mehmet dünyada kiracı gibi değil
yazdığına gelmiş gibi de değildir yaşa
dünyada babanın evimmiş gibi tohuma
Toprak Denize İnana insana Hepsinden
önce bulutu makinayı kitabı Sev insanı
Hepsinden önce kuruyan dalın Zen
yıldızın Hakan Yıldız'ın duyduk ederim
bu mavisinden önce de insanın
sevindirsin seni cümlesi nimetlerin
sevindirsin seni karanlık ve aydınlık
sevindirsin seni dört mevsim ama
Hepsinden önce insan sevindirsin seni
ben oradan geçerken geçerken al
ve içindeki nelerim
ve içindeki nelerim
damat memleketten
içinde bir şirin memlekettir Türkiye
bizim memleket insanı da su katılmamıştı
çalışkandır bir hiçtir ama dehşetle
fakir çekmiş çekiyor millet Lakin güzel
gelecek sonu Mehmet ben dilimden
türkülerinden tuzundan ekmeğimden uzakta
ana Hasret Sana Hasret mi yoldaşlarım a
halkıma Hasret öleceğim Lakin güzel
gelecek sonu
edit demişler bıraktım
bu hem de bıraktım bom çok üzüldüm Ne
düşün düşün
bu hem de bıraktım bom çok üzüldüm Ne
düşün düşün
Contributed by Riccardo Gullotta - 2025/8/29 - 12:05
@Riccardo Gullotta: i tuoi ultimi contributi su questa pagina hanno dei problemi di encoding dei caratteri. Prova ancora oppure mandaceli per email
CCG Staff - 2025/8/29 - 12:34
Su certe lingue, in particolare il turco (ma anche qualche altra), sono gli stessi problemi che ho riscontrato anche io, e da tempo. Ho adottato una soluzione empirica, notando che, inserendo il testo una seconda volta immediatamente dopo la prima, il testo appare con un encoding corretto. Altro ovviamente non saprei dire. Ovviamente sono tutte considerazioni di un analfabeta informatico, quindi vanno prese col beneficio di due inventari.
Riccardo Venturi - 2025/8/29 - 20:31
Avete ragione è un qualche bug. Funziona solo modificando e salvando di nuovo nella pagina di amministrazione. Un giorno proverò a risolvere il problema.
Lorenzo - 2025/8/29 - 23:42
×
Note for non-Italian users: Sorry, though the interface of this website is translated into English, most commentaries and biographies are in Italian and/or in other languages like French, German, Spanish, Russian etc.

Musica di: Zülfü Livaneli
dal disco: Nazım Türküsü del 1978
Il testo di questa canzone è composto da una selezione di Livaneli di quattro quartine su tredici originali con inoltre qualche leggera modifica al testo di Hikmet. La poesia di Nazim venne composta nel marzo del 1956 a Peredelkino, un villaggio a sud-ovest di Mosca, dove si trovano le dace riservate all'élite letteraria russa.